Türk halk müziğinin en önemli isimlerinden biri olan Aşık Veysel, sadece sesiyle değil, derin anlamlı sözleriyle de gönüllerde taht kurmuştur. Onun yaşamı ve sanatı, pek çok kişinin ilham kaynağı olmuştur. Aşık Veysel, kendi sözleri ile ifade ettiği gibi "Ben asıl şimdi kör oldum" demiştir; bu söz, onun yaşadığı derin acının ve hayatı anlamlandırma çabasının bir yansımasıdır. Korkunç bir hastalık türüyle yaşam savaşını vermesine rağmen, hayatını sanata adayan bu büyük halk şairinin bilinmeyen yönlerine birlikte göz atacağız.
Aşık Veysel, 1894 yılında Sivas’ın Şarkışla ilçesinde doğdu. Çok genç yaşta, bir çiçek hastalığı sonucu gözlerini kaybetti. Fakat bu durum, onun müziğe ve şiire olan aşkını hiç engellemedi. Aksine, gözlerinin kararması, onu daha derin bir düşünce dünyasına ve duygusal yoğunluğa yönlendirdi. Genç yaşta, ustalarından aldığı eğitimle bağlama çalmaya başlayan Veysel, derin ve etkileyici ezgiler yaratmaya başladı. Bu müziği, Anadolu’nun farklı kültür ve gelenekleri ile harmanlayarak, kendine has bir tarz yarattı.
Aşık Veysel’in eserleri, halkın duygularını anlatan, sevgi, özgürlük ve yaşam temalarını işleyen şairane bir dille yazılmıştır. "Kırmızı Güne benim olsun, kahverengi ağaç desen, bir orman köyüm var, orası da benim olsun," dizeleri, onun doğayla olan derin bağını ve bu bağın ona kattığı anlamı gözler önüne seriyor. Aşık Veysel, kendisini ifade etmenin yanı sıra, topluma olan sorumluluklarına da bir şair olarak sahip çıktı.
Aşık Veysel, 1973 yılında dünyaya veda ettiğinde geride içten ve duygusal eserler bırakmıştı. Ölümü, sadece bir sanatçının değil, bir toplumun büyük bir kaybıydı. Veysel’in "Ben asıl şimdi kör oldum" sözü, onun gözlerini kaybetmesinin ötesinde, hayatın içsel körlüğünü anlatmaktadır. Veysel’in hayatı boyunca yaşadığı zorluklar, onu sadece müziğiyle değil, aynı zamanda derin bir felsefi bakış açısıyla da donatmıştı. Bu cümle, yaşamın önemini, insanların birbirleriyle olan ilişkisini ve dayanıklılığı anlatan bir metafor gibidir.
Veysel’in sanatı, toplumun sesi olduğu kadar, karanlık ve aydınlık yanlarıyla insan ruhunun sesidir. Bu nedenle, sataşma yapan, derin kederleri ve mutlulukları kucaklayan bir bakış açısı sunar. Onun eserleri, her zaman duygu yüklü bir haber verme amacı taşır. Sadece Türkiye’de değil, dünya çapında tanınan Aşık Veysel, zamanla değişen dünyayı eleştirirken, içsel bir yolculuk yapmaya da cesaret etmiştir.
Sonuç olarak, Aşık Veysel’in yaşamı ve eserleri, sadece bir sanatçı olarak değil, bir düşünür olarak da önem kazanmaktadır. "Ben asıl şimdi kör oldum" sözü, birçok insan için derin bir anlam taşır. Hayatın gerçek yüzü, onu görememekle değil, içsel gözlemle anlaşılabilir. Aşık Veysel, halkın haykırışı, derdini dert edinen, duygularını geçmişten günümüze taşıyan bir şair olarak kalacaktır. Onun müziği ve sözleri, Türk kültüründe her zaman anılacak ve değerli bir yer tutacaktır.