Son yıllarda global ekonomik dengeler üzerinde ciddi etkileri olan Çin, şimdi ise kendi içinde ciddi sorunlarla boğuşuyor. Çin ekonomisi, büyüme rakamlarında kaydedilen ciddi düşüşlerle birlikte, birçok analistin 'uçurumun kenarı' olarak tanımladığı bir döneme girdi. Tüketim talebinin azalması, emlak sektöründeki durgunluk ve yüksek borç seviyeleri, Çin ekonomisinin geleceğine dair belirsizlikleri artırmakta.
Çin'in son çeyrek büyüme rakamları, yatırımcılar için alarm zilleri çalmasına yol açtı. 2023 yılının ikinci çeyreğinde, Çin'in gayri safi yurtiçi hasılası (GSYİH) büyümesi, öncesindeki dönemlere kıyasla yalnızca %3,2 olarak kaydedildi. Bu oran, Çin hükümetinin belirlediği hedefin oldukça gerisinde kalıyor. Bunun yanında, sanayi üretimindeki yavaşlama, özellikle dijital ekonomi ve yenilikçi sektörlerdeki beklentileri olumsuz etkilemeye başladı.
Uzmanlar, bu yavaşlamanın ardında yalnızca iç dinamiklerin değil, küresel ekonomik koşulların da etkili olduğunu belirtiyor. Pandemi sonrası dönemde yaşanan tedarik zinciri sıkıntıları, artan enerji fiyatları ve yükselen enflasyon, Çin'in büyüme hedeflerini gerçekleştirmesini zorlaştırıyor. Ülkedeki işsizlik oranı da, özellikle genç nüfus arasında alarm verici seviyelere ulaştı.
Çin'in emlak sektörü, yıllardır büyümenin lokomotifi konumundaydı. Ancak son zamanlarda yaşanan kriz, emlak fiyatlarının düşmesi ve büyük inşaat şirketlerinin iflasları ile sonuçlandı. Evergrande gibi devlerin yaşadığı finansal çöküş, piyasalarda kaygı yaratarak, sektöre olan güveni sarstı. Ev almayı düşünen ailelerin belirsizlik içinde kalması, yeni konut taleplerini düşürmekte. Bunun yanı sıra, mevcut mülk sahipleri de değer kaybı nedeniyle alım satım yapmanın riskli hale geldiğini düşünüyor.
Bankalar ve finansal kurumlar, belirsizlik ortamında mortgages vermekte çekimser davranırken, işletmeler de gelecekteki yatırımları konusunda temkinli hareket ediyor. Tüketim harcamalarının azalması, iç pazarın duraklamasına ve dolayısıyla ekonomik büyümeye olumsuz etkilerde bulunuyor. Kısacası, emlak sektöründeki bu kriz, geniş çaplı bir ekonomik durgunluğa doğru giden bir sürecin parçası olarak görülüyor.
Covid-19 sonrası uygulanan sıfır Covid politikaları, tüketici güvenini sarsmış ve harcamalarda düşüşe neden olmuştur. Artık Çin halkı, harcama yaparken daha temkinli davranmakta ve ihtiyaç dışı tüketimden kaçınmaktadır. Bu durum, iç talebin azalması ile büyüme görünümünü daha da karartmaktadır.
Özetle, Çin ekonomisi şu anda pek çok zorlukla karşı karşıya. Hükümetin bu durumu aşmak için çeşitli önlemler alması ve reformlar yapması kaçınılmaz bir gereklilik olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu önlemler, sanayinin yeniden canlanması ve tüketicilerin tekrar güven hissetmesi için yeterli olacak mı, zamanla göreceğiz. Çin'in ekonomisi, pek çok ülkenin makroekonomik dengelerini de etkilediği için, global piyasalarda yaşanan her olumsuz durum büyük yankı uyandırıyor. Bu nedenle, Çin ekonomisinde yaşanan gelişmeleri yakından takip etmek önemli.
Sonuç olarak, Çin ekonomisindeki bu tehlikeli belirtiler, global ekonomik yapı içinde geniş çaplı etkiler yaratabilecek bir kriz havası oluşturuyor. Tüm dünya Çin'in bu koşullar altında alacağı tedbirleri ve ekonomik yapılanmayı merakla bekliyor.