Bugün, Türkiye demokrasi tarihinin en karanlık günlerinden birinin 63. yıldönümünü anıyor. 17 Eylül 1961’de, dönemin başbakanı Adnan Menderes, maliye bakanı Hasan Polatkan ve dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Yassıada Mahkemeleri tarafından verilen idam cezaları sonucunda hayatlarını kaybetti. Bu olay, Türkiye'de siyasi bir dönüm noktası olarak hafızalara kazınmış, demokrasiye yönelik bir darbe olarak tarihe geçmiştir.
1950 yılında halkın büyük desteğiyle Demokrat Parti iktidara gelmiş, Adnan Menderes’in önderliğinde Türkiye’nin modernleşme süreci hız kazanmıştı. Ancak 27 Mayıs 1960 askeri darbesi, bu sürecin sona ermesine ve Demokrat Parti yöneticilerinin tutuklanmasına yol açtı. Yassıada'da kurulan mahkemelerde, Menderes ve arkadaşları çeşitli suçlamalarla yargılandı. Dönemin şartlarında adil yargılama ilkesine aykırı şekilde gerçekleştirilen bu davalar sonucunda, Menderes, Polatkan ve Zorlu idam cezasına çarptırıldı.
Adnan Menderes, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde idam edilen ilk ve tek başbakan olarak tarihe geçti. Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu da aynı şekilde haksız bir şekilde idam edilen devlet adamları olarak hatırlanmaktadır. Bu idamlar, Türkiye’nin siyasi tarihinde derin izler bıraktı ve sonraki yıllarda demokrasiye duyulan güvenin zedelenmesine yol açtı. Özellikle Adnan Menderes’in halk nezdindeki popülaritesi ve sembolik önemi, bu olayların Türk toplumu üzerindeki etkisini daha da güçlendirdi.
Her yıl 17 Eylül'de, Menderes ve arkadaşlarının anısına törenler düzenleniyor, mezarları başında dualar okunuyor. Bu trajik olay, Türkiye’de demokrasinin ne kadar kırılgan olabileceğini bir kez daha hatırlatırken, idam edilen liderler bugün bile Türkiye'nin demokrasi mücadelesinin simgeleri olarak kabul ediliyor.
Geçmişte yaşanan bu acı olaylardan ders çıkarılması ve demokrasinin korunması adına bugünün önemi büyük.