Geleneksel meslekler, geçmişten günümüze süregelen kültürel mirasımızın en değerli parçalarından biridir. Ancak modernleşen dünyada bu mesleklerden bazıları yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. İşte bu noktada, 60 yıldır dede yadigarı işini sürdüren bir ustanın hikayesi, bu geleneksel zanaatlara olan bağlılığın ve tutkunun nasıl gelecek nesillere taşınabileceğini gözler önüne seriyor.
Yıllar önce, ailesinin geçmişine ait bu zanaatın tohumları atıldığında, büyükbabasının nakışlı iplikleriyle başladığı yolculuk, küçük bir dükkânda filizlendi. Usta Mehmet, 60 yılı aşkın bir süredir, bu kutsal mesleği, kalitesi ve estetiği ile yaşatmaya devam ediyor. Günümüzde yaşadığı köyde, ustalık kazandığı ve miras aldığı işini kimsenin yapmadığı bir ortamda sürdürmekte; böylece, binlerce yıllık geçmişin bir parçasını da nesilden nesile aktarmaktadır.
Mehmet Usta, dede yadigarı olan ahşap oymacılığı ve el yapımı mobilya işçiliği üzerine yoğunlaşmıştır. Genç yaşlarda, dede yadigarı takımlarla tanışarak başladığı çalışmaları, zamanla bir tutkuya dönüşmüştür. Her parçada, taşımış olduğu mirasın ağırlığını hissetmekte ve bunu yansıtmak için canla başla çalışmaktadır. Usta, yaptığı her işte, hem estetik ögeleri hem de işçiliğin kalitesini ön planda tutarak, henüz nesli tükenmemiş olan bu zanaatı yaşatmakta kararlıdır.
Mehmet Usta, okuma yazma bilmeyen pek çok çocuğun, onun zanaatına olan ilgisi sayesinde el sanatları öğrenmesi için çeşitli aktiviteler düzenlemekte; bir yarışma ile bu becerileri pekiştirmektedir. El işçiliğine olan sevgiyi aşılamak adına, sahibi olduğu atölyede yerel okullardan gelen öğrencilere düğün vakti yaklaşınca geleneksel oyma konusunda eğitim vermektedir. Genç nesillerin bu değerlere olan ilgisini artırmayı amaçlayan ustanın bu çabaları, yalnızca geleneksel zanaatların yaşatılması açısından değil, aynı zamanda toplumsal bağların güçlenmesi açısından da oldukça değerlidir.
Özellikle sosyal medyanın etkin kullanımı ile yaptıkları, daha geniş kitlelere ulaşarak, meraklı gençlerin dikkatini çekmektedir. Usta, “Benim için önemli olan sadece işimi yapmak değil, bu mesleği geleceğe taşımak” diyerek, gençlerden gelen yoğun talebin gerisinde yatan motivasyonu açıklamaktadır. Böylece, gelenekten gelen bu mirası, hem teknik becerilerle hem de manevi değerlerle zenginleştirerek, geleceğe aktarmanın gururunu yaşamaktadır.
60 yıl boyunca pek çok zorlukla karşılaşmış olsa da, aldığı eğitim ve yaptığı iş onun yaşamında büyük bir yer kaplamaktadır. Artık geleneksel mesleklerin daraldığı günümüzde, dede yadigarı zanaati yaşatmanın bir sorumluluk olduğunun farkındadır. Ayrıca, zaman zaman modern tasarımları kendi tarzına entegre ederek, zanaatını günümüze uygun bir şekilde yorumlamayı hedeflemektedir. Bu çabanın altında yatan en büyük neden ise, sanatın ve zekanın bir kombinasyonu olarak, her bir parçayı daha fazla kişiye ulaştırmaktır.
Sonuç olarak, Mehmet Usta’nın hikayesi, geleneksel mesleklerin sadece geçmişle değil, aynı zamanda gelecekle de bağlantı kurma çabasının somut bir örneğidir. Zanaatın güzelliği, ustanın elinden çıkarak, kişilere sadece birer eşya değil, aynı zamanda kültürel bir miras sunmaktadır. Altında sadece ilginç el sanatları ve göz alıcı tasarımlar değil, aynı zamanda bir tarih ve hikaye yatmaktadır. Bu nedenle, geleneksel zanaatların yaşatılması ve aktarılması, sadece bireyler için değil, toplumun kültürel varlığı açısından da büyük bir öneme sahiptir. Geleneklerin yaşatılması, onları geleceğe taşımak için atılan her adım, bir umut ışığıdır.