Son dönemde dünya genelinde jeopolitik gerilimlerin artmasıyla birlikte, ABD ve İran arasında gerçekleştirilen görüşmeler büyük bir merak konusu haline geldi. İran, resmi kanallardan yaptığı açıklamayla birlikte, ABD ile sürdürülen müzakerelerin ikinci turunun Roma'da gerçekleştirileceğini doğruladı. Bu durum, özellikle Ortadoğu’da 2021 yılı itibarıyla uygulanan yaptırımların geleceği ve nükleer müzakerelerin seyrini etkileyebilecek önemli bir gelişme olarak dikkat çekiyor.
ABD ve İran arasındaki ilişkiler, uzun yıllardır gergin bir seyir izliyor. 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmanın 2018'de ABD tarafından tek taraflı olarak feshedilmesi, iki ülke arasındaki çatışmanın daha da derinleşmesine yol açmıştı. Ardından gelen dönemde, İran yönetimi nükleer programını tekrar hızlandırırken, ABD de çeşitli yaptırımlarla yanıt verdi. Son yıllarda pek çok kez diplomatik çözüm arayışları olsa da, bu görüşmelerin genellikle somut sonuçlar doğurmadığı gözlemlendi.
Ancak geçtiğimiz günlerde açıklanan Roma'daki ikinci görüşme, bu karanlık tünelin bir umut ışığı olabileceği düşüncesini güçlendiriyor. Her ne kadar görüşmeler resmen devam etse de, tarafların hangi agenda ile ilerleyeceği ve hangi konularda uzlaşma sağlayabileceği merak konusu. İran, yaptığı açıklamada görüşmelerde nükleer programın yanı sıra, bölgesel güvenlik meseleleri ve ticaret ilişkilerini de gündeme getireceklerini belirtti.
Roma'da yapılacak görüşmelerin, İran’ın uluslararası alanındaki konumunu güçlendirmek ve yaptırımlardan kurtulmak adına önemli bir fırsat olacağı düşünülüyor. ABD yönetimi, özellikle enerji piyasalarındaki istikrarı sağlamak ve nükleer silahların yayılmasını önlemek amacıyla İran ile diyalog kurma yoluna gidebilir. Tarafların nükleer program üzerindeki denetim mekanizmalarını güçlendirme ve karşılıklı güven tesis etme çabaları, müzakerelerin seyrini belirleyecek temel unsurlar arasında olacak.
Diğer yandan, Roma'daki görüşmelerde iki tarafın da bazı kırmızı çizgileri olacağı tahmin ediliyor. İran, öncelikle ulusal çıkarlarını korumak adına yaptırımların kaldırılmasını talep ederken, ABD tarafı ise nükleer programın tamamen kontrol altına alınması ve bölgesel tehditlerin bertaraf edilmesini ön planda tutmak isteyecek. Bu noktada müzakerelerin hangi biçimde ilerleyeceği, iki taraf arasındaki diplomatik iletişimin ne kadar sağlıklı olacağı ile doğrudan bağlantılı.
Uzmanlar, Roma’daki müzakerelerden olumlu bir sonuç çıkması durumunda, Ortadoğu'da yeni bir barış sürecinin kapılarının aralanabileceği görüşünde. Ancak, bu süreçte her iki tarafın da yapıcı bir yaklaşım sergilemesi gerektiği konusunu vurgulamakta fayda var. Zira geçmişteki deneyimlere bakıldığında, bu tür müzakerelerde sağlanan ilerlemeler çoğunlukla geçici olmuştur. Bu sebeple tarafların, kalıcı bir çözüm için samimiyetle masaya oturmaları gerekmekte.
Önümüzdeki günlerde Roma'da gerçekleştirilecek bu müzakere, hem İran’ın nükleer programı hem de ABD'nın Ortadoğu'daki stratejileri açısından kritik bir öneme sahip. Uluslararası toplum, bu süreçten çıkacak sonuçları dikkatle takip ederken, her iki tarafın da samimi ve yapıcı bir yaklaşım benimsemesi dileğiyle gözler Roma’ya çevrildi. Uluslararası ilişkilerdeki bu karmaşık denklemler, ortaya çıkacak her yeni bilgi ile daha da değişebilirken, müzakerelerin sonuçları dünya politikasında çeşitli yansımaları beraberinde getirebilir.