Marmara Denizi, son yıllarda yaşanan çevresel değişimlerin yanı sıra kirlilik sorunlarıyla da gündemden düşmüyor. Ancak geçtiğimiz günlerde yaşanan bir gelişme, endişeleri bir kat daha artırdı. 65 yıl aradan sonra, Marmara Denizi’nde kaydedilen kirlilik oranları, daha önce hiç olmadığı kadar yüksek seviyelere ulaştı. Bu durum, hem ekosistem hem de bölgedeki yaşam için ciddi tehditler oluşturuyor. Uzmanlar, bu durumun nedenlerini ve sonuçlarını değerlendirirken, toplumun da bilinçlenmesi gerektiğini vurguluyor.
Uzmanlara göre, Marmara Denizi’nde yaşanan bu beklenmedik kirlenme, birkaç faktörün birleşiminden kaynaklanıyor. Öncelikle, artan nüfus ve buna bağlı olarak yükselen sanayileşme, su kaynaklarına yönelik baskı oluşturuyor. Özellikle sanayi atıkları, şehirsel atıklar ve tarım faaliyetlerinden kaynaklanan kirleticiler, deniz suyunun kalitesini olumsuz etkiliyor. Ayrıca, iklim değişikliği ve yaşanan kuraklık da deniz ekosistemini tehdit eden önemli unsurlar arasında bulunuyor.
Bunun yanı sıra, Marmara Denizi’nde son yıllarda gözlemlenen aşırı kirlenme, deniz canlılarının yaşam alanlarını daraltıyor. Levrek, çipura ve hamsi gibi ticari balık türlerinin azalması, balıkçılık sektörünü olumsuz etkiliyor. Bunun dışında, deniz ekosisteminin dengesi de bozuluyor ve bu durum, doğal hayatı tehdit eden bir kirlilik döngüsüne neden oluyor. Özellikle 2022 yılında yaşanan müsilaj (deniz salyası) olayı, bu durumu gözler önüne serdi ve deniz canlılarının yaşam alanlarını daha da tehdit eden bir faktör haline geldi.
Marmara Denizi’nde yaşanan bu durum, yalnızca çevrecileri değil, tüm toplumu ilgilendiriyor. Uzmanlar, her bireyin bu konuda sorumluluk alması gerektiğini savunuyor. Gelişmiş ülkelerde uygulanan çevre koruma politikalarının benzerlerinin Türkiye'de de hayata geçirilmesi gerekiyor. Bunun yanı sıra, deniz kirliliğinin önlenmesi adına kamu spotları, eğitim projeleri ve farkındalık kampanyalarının artırılması öneriliyor. Ayrıca, deniz kirliliği ile mücadele eden sivil toplum kuruluşlarına destek verilmesi de büyük önem taşıyor.
Sonuç olarak, Marmara Denizi’nin yaşadığı bu yoğun kirlilik, birçok açıdan tehlike arz ediyor. Hem ekosistem hem de halk sağlığı için bu durumu göz ardı etmemek, çözüm yolları geliştirmek ve farkındalık yaratmak gerekiyor. Unutulmamalıdır ki, gelecekte sağlıklı bir deniz ve doğal yaşam için atılacak her adım, bugün alınacak önlemlerle mümkün olacaktır. Marmara Denizi, sadece Türkiye için değil, bölge için de kritik öneme sahip bir ekosistemdir; bu nedenle, korunması her birimizin ortak sorumluluğudur.